Galatasaray’ın efsanesi Gheorghe Hagi, Galatasaray Mecmuası’na açıklamalarda bulundu.
Hagi’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“OKAN BURUK BİZDEN BİRİ VE KENDİNİ BU İŞE ADADI”
Edindikleri tecrübeyle 96-2000 takımının hepsi teknik adam olabilirdi. Hepimiz futbola büyük hürmet duyan profesyonellerdik. Futbolu seviyorduk ve futbola aşıktık. Kendimizi bu spora adadık. Okan Buruk da bizden biri. Kendini bu işe adadı ve antrenörlüğü çok seviyor. En alttan başladı, büyüdü ve çok âlâ bir düzeye geldi. Şu anda da Galatasaray’da çok düzgün işler yapıyor.
“BARCELONA’DAYKEN ATMOSFERE ŞAHSEN ŞAHİT OLMUŞTUM”
Galatasaray’dan birinci teklifi aldığında aklıma 1989’daki Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finali gelmişti. Türkiye ve Romanya ortasındaki ilgilerin nispeten çok uygun olduğu periyottu. Türkiye’de futbolun bir din üzere olduğunu biliyordum. Galatasaray’dan gelen teklifin iki dönem öncesinde taraftarın gösterisine şahsen şahit olmuştum. Barcelona’daydım. Şampiyonlar Ligi maçında sakat olduğum için oynayamadım. Cruyff maç saatine kadar iyileşeceğimi düşünerek beni İstanbul’a götürmüştü. İstanbul’a ayak bastığım andan Mayıs 2001’de futbolu bırakıp Türkiye’den ayrıldığım güne kadar yaptığım seçimden pişmanlık duyduğum tek bir saniye bile olmadı. Her açıdan benzersiz bir vakit geçirdim.
“İLK MAÇI SEÇİYORUM”
Abarttığımı söyleyeceksin lakin ben birinci maçı seçiyorum, Vanspor’a karşı… Türk futboluna ‘hoş geldin’ evrakı üzereydi. Ve yanlışsız yerde olduğumun bir onayıydı. Sonra Trabzon maçı, Ali Sami Yen’deki birinci maç, galibiyet golünü attığım maç. Galatasaray taraftarlarıyla olan aşk hikâyem o vakit başladı. Favori maç sıralaması istiyorsanız Avrupa’daki büyük maçları koyun. Lakin beni bir, iki ya da üç maçla sınırlandırmayın. Mükemmel anılarım olan çok fazla maç var…
“O MAÇTAN SONRA GÖRSEYDİM ÖZÜR DİLERDİM”
Kırmızı kart görmüştüm. Hakemle tartışmıştım; Erol Ersoy’la… Benim açımdan bir küsurdu ve şayet bana o anki Hagi’ye ne tavsiye edeceğimi sorsaydın, söyleyeceğim şey şu olurdu: Daha sakin olmalısın! O maçtan sonra hakemi görmedim fakat görseydim özür dilerdim…
“EN SEVDİĞİM İKİ SÖZ SARI VE KIRMIZI”
İstanbul’da kendimi konutumda hissediyorum. Dünyanın en hoş kentlerinden biri, ikinci konutumuz… Ianis İstanbul’da doğdu, Kira Barselona’da doğmuş olsa da İstanbul’da büyüdü. Ailemizin hayatında İstanbul’da yaşanmış pek çok kıymetli an var. Ben de elimden geldiğince lisan öğrenmeye çalıştım. Türkçe’de en sevdiğim iki söz var: Sarı ve kırmızı…
“TARİH O VAKİT DEĞİŞTİ”
Biz Galatasaray olarak Türkiye’yi memleketler arası alanda en üst seviyede temsil ettik. Yalnızca Galatasaray taraftarlarını değil, Türkiye’yi memnun ettik. 2002 Dünya Kupası’nda bronz madalya alırken takımdaki 23 oyuncudan 12’si Galatasaraylıydı… Zira Galatasaray fevkalâde bir performans düzeyine ulaşmıştı ve oyuncular büyük bir tecrübeye sahipti. 1996’da idare her şeyi değiştirmek ve kazanmak istediklerini söyledi. Yeni bir şeyler istiyorlardı. Bu yüzden Fatih Terim’i getirdiler. Fatih Terim de beni istedi. Yalnızca beni getirme fikrinden bahsetmiyorum, bence o vakitten beri değişikliğe karar veren, kazanmaya odaklanan Fatih Terim ve idare vizyonerdi. Tarih o vakit değişti.
HAGI ARTIK NE YAPIYOR?
Hagi artık Romanya’da geleceğin yıldızlarını yetiştiriyor. Yıllık bütçesi 2.5 milyon Euro olan kadrosuyla Romanya’da en tanınan kulübün başında. Hagi, 2014’te Viitorul Constanta ile yönetici ve teknik adam olarak çıktığı yolda ilk lig şampiyonluğunu 2017’de yaşadı. 2021’de güçlerini Farul ile birleştirdi. 2’si lig olmak üzere alt yapılar dahil 28 kupa kazandı. Birinci lige 63, ulusal kadroya ise 20 oyuncu kazandırdı. 25 futbolcuyu da İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda, İskoçya ve Belçika üzere yabancı liglere gönderdi. Hagi bu periyodu şu sözlerle özetliyor: “Benim yalnızca 2 değil, 650 çocuğum var.
